Perdenin
açılmasıyla, Persephone ve Dora’nın hikayesine konuk oluyoruz. Oyun kısaca,
akıl hastanesinde yıllarını eskiten, eskiyen yılların dönüştürdüğü dostluktan
bahsederken, izleyici olarak da oyunu izlerken dahi düşünmeye, sorgulamaya
başlıyorsunuz. Oyunun akıl hastanesinde geçmesi insanı biraz olsun sosyolojik
düşünmeye zorluyor. O iki kadın neden akıl hastanesinde? Kim karar veriyor
orada olmalarına? Hangi “normal”e uymadıkları için oradalar? Toplumun hangi
ahlak kuralına, hangi normuna katılmadılar? Bu sorulara, oyunu izlerken bazen
kendinizi kaptırıp ne zaman çıkacaklar hastaneden, özgür olmalarının bir yolu
yok mu, oraya daha ne kadar mahkum olacaklar gibi sorular, endişeler ekleniyor. Sonra, belki de Persephone ve Dora’nın
yardımıyla, biz de yavaş
yavaş kabulleniyoruz, isyan etmeyi bırakıyoruz.
Zamansızlık…
Oyundan geriye kalan en düşündürücü, en acı verici kavram belki de. Dora ve Persephone
için zaman kavramı yok oluyor. Hiçliğin içinde kayboluyorlar ve yol soracak,
destek olacak, hatta konuşacak, paylaşacak kimse yok birbirlerinden başka.
Zamanın yok oluşunu, her birimiz için 1 dakikası değerli olan, 24 saatin
yetmediği zamanın nasıl değersiz hale gelişini paylaşıyorlar. Zamansızlık,
güçlü bir dostluğa dönüşüyor ve yıllar geçtikçe iki karakter arası gelişen
derin bağa şahit oluyoruz.
Neriman Uğur ve
Zeynep Gülmez’in, zor rollerinin altından başarıyla kalktıklarını söylemek
gerek. Özgürlük özlemini, tutsaklığın zorluğunu, nefes alma ihtiyacını gerçekten
de “havada yüzerek” karşılıyor iki oyuncu. Ayrıca, oyunun özellikle sahne
geçişleri film tadında. Sahne düzeni, ışık
tasarımı ve oyunculuklar da bu hissi
pekiştiriyor.
İstanbul Jest Tiyatrosundan Airswimming - Havada Yüzmek tiyatro severler için gidilebilecek bir alternatif.
Dilruba Balbunar
Dilruba Balbunar
Matematiksel olmayan yazi dilinizin takipcisiyim. Bu yazi da mi digerlerinin tadinda olacak acaba diye dusunurken farkli bir lezzet sundunuz.
YanıtlaSil